Blog

Kanser hastalığı vücudumuzdaki hücreler kontrol dışında yeni ve anormal bir şekilde çoğaldığı zaman başlamaktadır. Bu anormal hücreler topaklanarak tümör yapılarını oluşturur. Ayrıca bu kanserli hücreler vücudun diğer bölgelerine yayılarak yeni tümörlü bölgeler oluşturup tüm vücuda yayılmasına neden olmaktadır.

 

Tümörün büyüklüğü çevresindeki organları veya önemli kimyasalları taşıyan kanalları etkilemektedir. Örneğin, pankreastaki bir tümör safra kanallarına hasar vererek tıkamaya bağlı sarılığa sebep olabilmektedir. Beyin tümörleri beynin önemli yerlerine baskı yaparak bayılmalara veya daha ciddi sağlık problemlerine sebep olmaktadır.

 

İştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk gibi sonuçlarda yaygın bir şekilde görülebilir.
Son yılların en popüler malzemelerinden biri Grafendir.  Dikkat çekici özelliklerinden dolayı Grafen birçok alanda kullanılmaktadır. Örneğin, Grafen hafif, kuvvetli, esnek ve iletken bir malzemedir. Manchester Üniversitesindeki araştırmacılar, Grafenin bu karakteristik özelliklerini keşfettiklerinden dolayı 2010 yılında Nobel Fizik Ödülünü kazanmışlardır.

 

Grafen ve Grafen temelli malzemelerin, fiziksel araştırmalarının yanı sıra biyolojik alanlardaki araştırmaları da dünya çapında devam etmektedir. Manchester Üniversitesi Hücre Metabolizma Merkezinin yöneticisi olan Profesör Lisanti, kanser hücrelerinin birçok tümörlü yapıları oluşturmasının yanı sıra, kemoterapi, radyoterapi ve zorlu ameliyat süreçlerinden sonra bile vücutta varlığını sürdürdüklerini söylemiştir. Bu tip kök hücreler kanserin bütün vücutta yayılmasına sebep olmaktadır.

 

Kanser hücrelerinin vücuttaki yayılım prosesine tıp alanında metastaz denmektedir. Kanser ölümlerinin %90 gerçekte kanserden değil bu metastaz prosesinden kaynaklanmaktadır.

 

Kanserli kök hücreler diğer hücre tipleri gibi davranmazlar.  İlaç tedavisinden, radyoterapiden veya kemoterapiden etkilenmeyebilirler. Dolayısıyla, tedavi sonrasında tümörlerin nüksetmesi konusunda kanserli kök hücreler önemli role sahiptirler.

 

Kanserli hücrelerin bu tip karakteristik özelliklerinden dolayı da kanser dünya çapında çözümü olmayan bir problem haline gelmiştir.

Bilim insanları, kanseri moleküler seviye yok edebilmek için çeşitli tedavi yöntemleri geliştirmişlerdir. Bu yöntemler, vücuttaki genetik anahtarları ve molekülleri etkileyerek kanserli hücrelerin büyümesini engellemektedir.

 

Gen tedavi yöntemlerini içeren klinik denemeler hala devam eden çalışmalardır. Bu deneysel çalışmalar, hastalığı önlemek veya tedavi etmek için kişilerin hücrelerine genetik maddeler eklenmesi hakkındaki konular içermektedir.

 

Kanser tedavisinde, Grafen oksit en çok umut vaat eden malzemelerden biridir. Son yıllarda da Grafen ve Grafen temelli maddeler kanser tedavilerinde adı geçen en popüler malzemeler olmuştur.

 

Dr. Lisanti, grafen oksit malzemesinin suda kararlı olduğunu ve bu özelliği sayesinde birçok biyomedikal alanda kullanılabileceğini belirtmiştir. Grafen oksit kanser hücrelerine kolayca bağlanabilir ve hücrelerin içine nüfuz edebilir böylece ilaç salınımında kullanılabilecek bir maddedir. Ayrıca, Grafen oksit etkili bir anti kanser ilacı olarak da kullanılabilmektedir.

 

Grafen oksit kanserli hücrelere uygulandığı zaman, kanser kök hücreleri tümör yapılarını oluşturamamakla beraber kanser olmayan kök hücrelere dönüşümünü sağlamaktadır. Bunun anlamı, Grafen oksit sadece kanserli hücrelerin tespitinde değil kanserin tedavisinde de kullanılabilmektedir.

 

Bir cevap yazın